26 Mayıs 2010 Çarşamba

Hak Muhasebesi

İlkokuldaydım, üçüncü, belki dördüncü sınıf. Sınıfın en uzunlarından biri olarak(yine bu boyda ben), en arkada oturmuş, yazısı en güzellerden biri olarak da, öğretmenimizin hazırlaması gereken plan defterini yazıyordum.

O esnada da Serpil Hocamız, sınıfı sözlü yapıyordu. Beklemediğim bir anda kaldırdı beni. Dördüncü ya da beşinci ders falan. Günün ne denli aydınlık olduğu hala zihnimde, belli ki sabahçıyım, öğlen vakti gelmiş, zilin çalması yakın. Kafam allak bullak, saatlerdir müfredatı kareli sert kapaklı bir deftere yanlışsız özenle yazmakla meşgulüm. Bana şu an hepimize, bir ilkokul çocuğuna bile, olanca basit gelecek şu soruyu sordu: